Bir Salı sabahı, 03.05.2005 tarihli Din Felsefesi dersinde konumuz da bilim-din ilişkisi iken aldığım notlar şöyleymiş;
Yağmur ha yağdı ha yağacak
Kahvaltı da yaptım ama
Midem şimdi guruldayacak
Bakalım dersten sonra ne olacak... (Ne olmasını bekliyormuşum hiç bir fikrim yok.)
ve not devam ediyor;
Yapar mı yapmaz mı ahlaken
Müslüman hala uyuyorken
Daha çook yol var gölgeler uzuyorken
Koşmak yetmez ki ömür bitiyorken
(Muhtemelen hocamızın derse gecikenlere yaptığı haklı bir konuşmasının tesirinde yazmışımdır bunu...)
***
Susadım çeşmeye
Varmaz olaydım - Anonim
(Eee, yani....)
Ara vermeden yazıyorum aynen sayfadakileri...
İlk ya da ilk değil
Son, belki de değil
Blirsizlik buğulu
Sen, hiç değil
Bekle ve gör hayat
Her an aklında mı memat
Son espiriyi yaparken heyhat
Sen gülerken ağlayacak mı ahbap
(Bunun başını ben de çözemedim...)
Erdem ve ahlak tek derdin
Allah rızası için istersin
Bilgelik peşinde gidersin
Hocam sen ne şekersin
Allah seni çok sevsin
Sevdikleriyle eylesin.
(Hocamız çok çok kıymetlidir bende... Diplomamı bizzat kendisinden almış, önünde yeminimi okumuştum... Yine o günlere gittim...)
Şiir tadında yazdıklarım
Filozofları tek kalemde atlarım
Dersleri böyle geçirirsem eğer
Yaz okuluna kalırım...
(Nihayet bir aydınlanma yaşamışım ama sonunda, hakikati bulmuşum yani... Bu arada yaz okuluna kalmıştım ama bu derstten değildi :) )
***
Defterimin bir başka yerinde ise, 23.11.2005 tarihinde kütüphanedeymişim ama ne yapıyormuşum...
Kütüphanenin 2. katındayım. Bir masada öylece oturuyorum. Kitap okuyordum karşımda Çamlıca adeta bana göz kırpıyor, gülümsüyor üşüyerek. Pencerenin hemen önündeki ağacın rüzgarda sallanan dalları bakıp bakıp kaçıyor okunan ikindi ezanına da eşlik ederek. Kalan yaprakları sararmış. Hiç bu kadar hoşuma gitmemişti Çamlıca'nın üstüne kondurulan o direkler. Onları da sevdim bugün. İçimden el salladım onlara. Şiddetleniyor arada yağmurun güzel sesi. Sanki vurgu yapılıyor bazı anlara, sanki dikkat çekmek istiyor rahmet. Bugün Çarşamba. Yağmurlu bir Çarşamba günü... Herkes ders çalışıyor, sınavlar var. Parmakları kesik eldivenlerim tutuyor kalemimi. Canım sıcak bir çay istiyor hoşsohbet bir dostumun karşısında. Pencere önünde, meleklerin sanki utanırcasına bırakıp kaçtıkları damlaları seyrederken, yağmurun sesine karışan hoşsohbet bir dostumun sesini... Herkes ders çalışıyor...
En güzel nidalardan biri beni çağırıyor. Çaya değil ama sohbete en yakın dostumla. Pencere önünde değila ama secdede. Bekletmeyeyim canımı en iyi bilen dostumu. Mor kalemim hadi sen çantaya, ben yoluma... 23.11.05
Şimdi aslında tam da sırası; "Hatıralar sarmış dört bir yanımı, baktığım her yerde izin duruyor..."
Vesselam...
Şimdi aslında tam da sırası; "Hatıralar sarmış dört bir yanımı, baktığım her yerde izin duruyor..."
Vesselam...
4 Yorum:
Ne guzel anilar, bu kadar sene tutmusun masallah :)
:)cocuklarim olmadan once hayatimin en guzel yillari oldugunu dusundugum yillardan.. Selamlar..
O şiirin sonuna bayıldım:) böyle defterleri yıllar sonra açıp okumak insana çok değişik hisler yaşatıyor..
Oyle di mi... Sanki yeniden dondum o siralara, mutfak raflarindan kutuphane raflarina :)
Yorum Gönder