TiN ZEYTiN

Pazartesi, Haziran 23 6 Yorum
Birilerini tanıyorum ben.
Kafa gözümle görmesem de isimleri zihnimden her geçtiğinde beni tebessüm ettiren, suretlerinin ve siretlerinin güzelliğine tüm samimiyetimle inandığım, zihnime de gönlüme de ferahlık veren, hatta uzun süre seslerini duymazsam ya da bi iki kelimelik de olsa bi e-mail almazsam eksikliğini hissettiğim güzel, çok güzel birilerini tanıyorum. İşte o muhabbet saçan birilerinden bir-ikisinin aşk ve şevk ve iştiyak adına yüreklendirmeleri, tavsiyeleriyle beraber bi hayalim gerçek oldu, çok şükür.




Başta güzel niyetlerle başlamıştım ve bana terapi gibi geliyordu Ebru & Kaat'ı. Fakat sonra nasıl olduğunu anlamadığım bi değişimin içinde buldum kendimi. Uzun zamandır gecelerimi verdiğim, gündüzleri de ister istemez, çocuklar uyuyunca yapacaklarımı planlamakla zihnimi meşgul eden, hatta ölçüyü kaçırıp bağlılık derecesine gelen, sayesinde doktorluk olduğum kendi çapımda sanat! faaliyetleri tek amacımdı sanki bu dünyada. Mecazi değil gerçek medical doktora gittim ve şikayetlerimi anlattım. Her şeyin testini istedim. Hormonlardan şekere kadar. Çok şükür, doktor bi sıkıntı görmediğini söyledi. Sonra sorular sordu, depresyonda olup olmadığıma dair test bile yaptı. Neticede bana en az 7-8 saat kaliteli uyku ve günlük spor reçetesi verdi. That is it. Sonradan farkettim ki, adamcağız haklı. Bi süre uykumu düzenlemekle geçti ve çok şükür şikayetlerim de. Tabi bu arada Türk insanıyız ya, kendim de reçeteye bi şeyler ekledim. Günde sayısını bilmediğim kadar içtiğim çaya, sütlü nescafe'lere ve Türk kahvesine, Nutella'ya ve çikolatanın her çeşidine ve sanat!ıma veda ettim. Aslında yine Türk kahvesini bırakmazdım da ne yazık ki kahvemiz bitti. Kısa bi süre sonra ben de yoluna girdim çok şükür. Dönüp de o zamanlarıma bakıyorum ve şu sigarayı bırakamayan ya da bi şeye bağımlılığı olanları şimdi anladığımı düşünüyorum. Anne olarak, evin hanımı olarak, arkadaş olarak ya da çocuk olarak yapmam gereken ne varsa hepsini mümkün olduğunca erteleyip kendimi çocukların da atölye dediği çalışma odasına atmak için fırsat kollar vaziyetteydim. Haliyle beni o odadan çıkarma tehdidi olan her şey bana yük geliyor bi de bunun stresini taşıyordum. Bi ara eşime bana sigara alır mısın bile dedim. Bunu bi de Alaska'dayken istemiştim. Neden böyle bi istekte bulunduğuma dair hiç bir fikrim yok. Yok ömrümde sigara içmedim, hep elimizin altında olmasına rağmen -babamdan sebep- tadını bile bilmem. Bi kere dayım içerken şakasına uzatmıştı, daha ilkokuldaydım. Üflemiştim ben de, bi o. O yüzden ağzıma almadım diyemem ama içmedim. He ne diyordum... E tabi almadı bana sigara beyefendi kaç kere söylediysem. Kendim zaten alamam, elim gitmez de o yüzden ondan istiyordum. Neyse ki bi sigara bile tüttüremeden geçti o dönem. Doktordan sonra, farkedince asıl rahatsızlığımı, tükkanı! kapatma kararı aldım.

Tevafuk, o dönemde de Alabama'da bi Türk Festivali vardı. Amatörce de olsa, yaptıklarımı orada sergileme imkanı bulmuş oldum, bu da güzel bi kapanış oldu benim için. Yapılanları orada sergilemem için de o tanıdığım güzelliklerden birileri çok destek oldu. Aslında bi kolları sıvayınca oluyormuş Allah'ın izniyle...
Festivalde tabloların olduğu salona girip şöyle bi baktım. Hamdolsun şu anda bi hayalim gerçekleşiyor dedim kendime. Farkında olayım diye. O farkındalık anını yaşamak, O'nun büyüklüğünün ve her şeyi nasıl da birbiriyle kusursuz bi bağlantı içinde yarattığının -ki buna kader de diyebiliriz sanırım- farkında olmak müthiş bi şey. Yani şimdi, gerçekleşmesini istediğiniz ilk sıradaki hayalinizin gerçekleştiğini bi düşünün. Sonra da o hayalde kendinizi bulun ve kendinize şöyle bi bakın, hayalinize bi göz gezdirin. İşte o aşkın farkındalığı yaşadığınızı düşünün.Bunu düşünmek bile insana nasıl ferahlık veriyor, ve heyecan ve bi tebessüm, ve ümit, ve fısıldadığınızı düşündüğünüz ama aslında hava zerrelerinde hayat bulan, dudaklarınızdan değil tam da gönlünüzden şakır şakır dökülen dua... Hayallerin gerçek olduğunu hayal etmek bile ne kadar zindelik veriyor... Velhasıl, garip bi dönemdi geçirdiğim ama sonunda o hayalim gerçekleşirken tam da ortasında durup bunu farkedebilmek hepsine değerdi... Ve bir de...

2 gün sürecek festival için hazırlanırken, bizim küçükhanımla beraber güzel bi paper cut -kes, yapıştır tarzı bi şey- yapmıştık. O da onu sergiye götürmek istedi ve bana şunları söyledi: "Ben de bunu sergiye koyacağım ama parası olmayan biri onu isterse vericem, üzülmesin diye." Zira her ne kadar fiyatlarını gizlesem de sergide satılan bi çalışma olursa gelirini Allah rızası için oradaki Kültür Merkezi'ne bırakacağımızı ve nedenini anlatmıştım öncesinde. Düşünmüş demek ki üzerinde... Keşke başka neler neler düşündüğünü bilebilsem bi tanem, nur tanem...Canımın taa içisin sen, nasıl severim bi bilsen... Başka bi vakitte de büyüyünce ne olacaksın gibi şeylerden konuşuyorduk. Meral de "ben artist olucam anne, senin gibi!" dedi. Bi de bu cümleyi duymak uykusuz gecelerin, sinir küpü gündüzlerin pişmanlığına su serpti. Her ne kadar bunu duyduğumda gülsem mi ağlasam mı bilemesem de... Amatör olunca ne yapacağını da bilemiyor insan işte. Keşke sanatın hakkını verebilecek donanıma sahip olabilseydim. Galiba yeni bi hayal kurmaya başlıyorum.. Sustum..

Bana vesile olan o güzel birilerine gönül dolusu selamlar. Rabbim ötede komşu eylesin sizlerle...
Vesselam..

6 Yorum:

  • deeptone dedi ki...

    ya çok ilgiyle okudum. güzel bir dönüşüm temizlik yapmışsınız. sevindim. alabama ha. ne güzel eyalet di mi. amerikayı iyi biliyom yaa. ama alabamadan geçmedim hiç. ayy iyi ki döndünüz yaa. eski blog arkaaşlarınızı buldunuz mu kii. yani benen başka diyom. gelcem ki yinee :)

  • Deli Anne dedi ki...

    birşey var ve onun üstüne basmadan hayata neden devam edemiyoruz? son okuduğum patti smith kitabında sanat uğruna hasta olan arkadaşı; sanat bizi yendi mi diyordu, çok etkilenmiştim ordan ama bence sanat onları yedi. tam da yazmak istemiyorum aslında, insanın yatışması mı önemli yoksa o yaratıcı gerginlik mi, bilmiyorum... kafam çok karışık... bana da kulak doktoru kendini kaybet dedi... kaybedeceğin bir gün, zaman, imkan yarat dedi...

    yeteneklisin.. illa donanımlı olmaya gerek yok.. donannım ne ayrıca... kitap okuyan kadın, bayıldım...

  • Demlikalem dedi ki...

    Deeptone, tesekkur ederim ilgine. Sagolasin. Arkadaslar var orada, diyorum onlarin sayesinde guzel Alabama. Selamlar ..

  • Demlikalem dedi ki...

    Deli Annecim; "o şey" den kastın nedir? Cahilliğimi mazur gör. Araç ve amaç karışıyor herhalde bi yerde. Ben geri dönüp bakınca, sonradan gizliden gizliye hırstan bi sis mi var oldu acaba diyorum bu kadar saldırganlaştıran. Kendini neyde kaybettiğin değil de sana ne buldurduğu önemli sanırım. Bana kendimi kaybettiriyorsa yanlış bi araçtayım diye düşünürüm ben... Sen doktorunun tavsiyesine uyabildin mi mesela. Bununla ilgili tecrüben olduysa okumak isterim. Doğada, ağaçlarda kendini ifade ediyorsun ya o zaman kendini kaybetmiş mi oluyorsun yoksa kendini bulmuş mu...
    Donanım biraz yol yordam, usul, uslup sanki. Hem de zaman belki. Bilmem ki..
    Tesekkürler ve ben de sana söyleyeyim; Hey sen, kitap okuyan kadın, maşallah!.. Vesselam..

  • Deli Anne dedi ki...

    uyamadım doktorun tavsiyesine yani tümden, sadece deniyorum... ama o huzursuz ruh yapısı rahat bırakmaz beni.. terapi işi gören birçok işte gerginliği yakalamay başarıyorum ... o şey.. o şey içindeki o şey annem... seni heyecanlandıran, sana ilham edilmiş olan o yaratıcılık zerresi, baştan çıkarıcı mı kendini mi buldurucu bilmiyorum, tek bildiğim o şey etrafa iyi gelmiyor.. hele anneysen...

  • Demlikalem dedi ki...

    Deli Annem, gerginligi yakalama konusunda ustalasmis biri olarak diyeyim -ki bu hususta mutevazi degilimdir- gerginlikle neyin yerini doldurmaya calisiyorsam o yetmiyor iste bana galiba. Sen soyleyince yokladim bi kendimi.. Dedigin gibi, o her neyse bulucam seni insallah, bekle... Selamlar..

Yorum Gönder

 

©Copyright 2011 Demlikalem | ...