Is it a jungle out there?

Pazartesi, Haziran 23 0 Yorum

Monk'u bilir misiniz? Ewel zaman, yıllarca devam eden bi diziydi. Hala şöyle bi kafamı dağıtayım deyip de Indian filme ayıracak kadar zamanım da yoksa arşivden seyretmeye doyamadığım bi dizidir Monk. "It's a jungle out there" diye başlar dizi ve devam eder;


It's a jungle out there
Disorder and confusion everywhere
No one seems to care
Well I do
Hey, who's in charge here?
It's a jungle out there
Poison in the very air we breathe
Do you know what's in the water that you drink?
Well I do, and it's amazing
People think I'm crazy, 'cause I worry all the time
If you paid attention, you'd be worried too
You better pay attention
Or this world we love so much might just kill you
I could be wrong now, but I don't think so
It's a jungle out there

Benim de bu yeni şehre geldikten sonra, emanetlerimize okul araştırırken duyduklarım, okuduklarım karşısında sıklıkla dilime düşerdi bu cümle. Zor.. "No one seems to care." Evet.. Kimse "senin" endişelerini umursamıyorsa, seni aslında anlamayan gözlerle dinliyorsa, kapıdan çıkıp gittiğinde aklın geride kalıyorsa emanetleri emanet etmek zorunda olmak zor... Şükür ki iki yıllık araştırma, soruşturma ve yaşadığımız tecrübeler neticesinde okulumuzu seçtik. Rabbim hayırlarla tamamına erdirsin ve pişmanlık vermesin diye dua etmeye devam ediyoruz tabii ki. Dua da olmasa... 
Dönemi çok şükür güzel bitirdik. Harun'umuzla dipdipe geçirdiğimiz ilk haftanın ardından, sabahları okula gitmeyecek miyiz diye sorduğunu görmek müthiş bi duyguydu. Okula gittiğinde öğretmeninin kucağına atlayıp boynuna sarıldığını görmek tarifsiz bi mutluluktu. İngilizce konusunda öğretmenlerine "sadece yes ve no diyebiliyor. Onu da söylediğinizi anladığından değil. Onu da bilin" dediğimden bi kaç ay sonra bizim paşa ufak ufak bi şeyler konuşmaya başlamıştı çok şükür. Meral'den yana da içim rahattı çok şükür. Hareketlerindeki rahatlığa tekrar kavuşması bile yeterdi benim için. Çok şükür çok tatlı, anlayışlı, güleryüzlü, neyi neden yaptığını bilen, tecrübeli, açık görüşlü insanlarla karşılaştırdı Rabbim. 
Sene sonunda bi mezuniyet programı hazırlanmıştı. Şimdiye dek gördüğüm en sade, en rahat, en doğal, en mütevazı programdı. Mikrofon bile yoktu, hatta onu da bırakın biz veliler oturduğumuz plastik sandalyeleri kendimiz katlayıp belirledikleri yere üst üste biz dizdik, o derece...  Çocuklar şarkılar söylediler beraberce ve ben ne Meral'in ne de Harun'un o şarkıları mırıldanabildiklerini dahi bilmiyordum. Hele Harun'u nakarat kısımlarında söylemeye çalışırken görmek... Meral'de özgüvenin çocuk haline tekrar şahit olmak...-eski okulundakinin aksine-. Okulları gezdiğimizde bu "mütevazılık" dikkatimi çekmiş ve pek hoşuma gitmişti. Neticede özel okul ve insanlar o kadar para ödüyorlar oraya. Ama okulun binasından tutun, dersliklere hatta mutfağına kadar şaşalı, gösterişli, lüks denilebilecek bi şey hatırlamıyorum. İlk başta memnuniyetsiz düşünceler geçti zihnimden fakat sonra ne kadar da sığ düşündüğümü farkettim. Çocukların maddeye, statüye, dış görünüşe, markaya...vb. bağlı kişilikleri olmasın istiyorum ama lüks bi okul binasıyla ya da ışıl ışıl , süslü püslü, o yaşta minicik çocukları günlerce strese sokarak hazırlanmamış bi sene sonu programıyla karşılaşmayınca yadırgıyorum, öyle mi! Kendi saçmalığımı farkedince, bi kere daha ısındım okula. Şimdi gıybet olmasın ama söylemek de istiyorum, ne yazık ki aynı mütevazılığı velilerin çoğunda görememek üzücüydü. Ben zaten çocukların yanında bi taraftan da velileri süzdüm durdum. Bİ kaçıyla selamlaşmamız, kısa sohbetlerimiz vardı. Ama hemen hemen hepsini bi arada görmek iyi bi fırsattı. Çünkü onlar çocuklarımızın arkadaşlarının beslendiği kaynaklardı. Kızımın- oğlumun yanına her sabah o anne-babalar "arkadaş" getiriyordu. O yüzden milleti gözlemlemek (gözetlemek değil) de en doğal hakkım tabii ki, di mi... Ha ben mükemmel miyim? Yoo, değilim. Onlar benim için ne düşündüler, orası ayrı bi konu...  

Bazı çocuklar seneye -elementry school- ilkokula gideceği için onlara hatıra paketler hazırlanmıştı. İçindekileri çok merak ettim. İnşallah seneye Meral'in mezu niyetinde öğrenirim. Son kısımda çocukların isimlerini söyleyen öğretmen de hediyeyi takdim edenin de gözleri yaşlıydı. Ben bile duygulandım yani, o derece gerçekti onların vedası da. 



Son hafta, teşekkür etmek için öğretmenlerimizi yemeğe davet ettik. Şehir dışında olacak İspanyolca öğretmeni ve yardımcı öğretmen gelemediler. Ama diğer üçü ,ki en çok da onları ağırlamak istiyordum, davetimize icabet ettiler. Güzel bi akşam oldu bizim için.Harunla ilgili bi şey anlattılar, çok güldüm. Bizim paşa okula başlayınca sabahları arkadaşlarına, öğretmenlerine "good morning" de diyordum. Meral'le beraber öğrettik bu "good morning"i. Güzel. Ama bizim ufaklık meğerse ilk haftalar her şeye good morning diyormuş. Yemek saatinde suyunun kapağını açamıyor, öğretmenine uzatıp good morning diyormus. Oyun sırasında yardıma ihtiyacı olunca öğretmenine bakıp good morning diyormuş. Her seferinde tabi öğretmenleri ne söylemesi gerekiyorsa onu söyletip ihtiyacını görüyorlarmış. Ah canım kuzularım... Öğretmenlerinden biri Alman asıllı. Hanım, sağolsun, her sabah bizim çocukları "Merhaba" diyerek karşılıyormuş. Meral ve Harun'da "Türkçe bilen öğretmenimiz" diyorlar onu anlatırken. Çocukların dünyasında hepsinin ayrı bi yeri var şimdi. Ah öğretmenlik... Ayrılırken çocuklar onlara, önceden hazırladığım sepetleri takdim ettiler. Bizim sepetlerde önceki gün yaptığım mahlepli kurabiye, tuzlu kurabiye ve hindistan cevizli kurabiyelerden oluşan üç ayrı kurabiye paketleri vardı. Bi de kendi yaptığım ebrulu kartlara yazılı teşekkür notu. Esasında bi de Barnes&Nobble'dan gift card koymak istiyordum, bi dahakii sefere inşallah o da. Velhasıl, okul sezonunu böylece kapadık. İnşallah Rabbim pişmanlık vermesin ve buraya yazdığım iyi görünen şeyler hakkında yanıltmasın. Daha da iyi olsun inşallah.. 
Başta diyordum ya, o belirsizlik kıskacında hep söylüyordum "It's a jungle out there" şimdi ekliyorum "not everywhere..." hamdolsun...


0 Yorum:

Yorum Gönder

 

©Copyright 2011 Demlikalem | ...