Yaz İstanbul...

Perşembe, Eylül 11 0 Yorum
İstanbul'dan döneli neredeyse bir ay oldu. Jetlag'tı, öksürüktü, aksırıktı derken zaman ne çabuk geçmiş. Çocuklar haftanın beş günü okulda artık. Ev cok sessiz geliyor, hala bi bocalama yaşıyorum kendi içimde. Türkiye'ye gidiş- Türkiye'den geliş bizim için yılın miladı gibi bi şey.  Ebru ve Kaat'ı biraz dinlensinler diye düşünüyordum.  Yakında yeni düzenimize alışırım inşallah. Küçükhanım güzel idare ediyor okulu şimdilik, çok şükür. Yenilere de yardımcı oluyormuş hep. E artık sınıfın en büyüklerinden ya. Haruncuk Türkiye'den döndüğümüzden beri çok gıcıktı
bi kaç güne kadar. Cumartesi akşam geldik evimize, Pazartesi okulları başladı. Önce hala İstanbul'da tavan yapan şımarıklığının etkisidir, geçer diye düşündüm. Onun da etkisi vardır tabi, o kadar ilgiden sonra yine başbaşa kaldık. Geçen sordum, Harun seni okulda rahatsız eden bi şey mi var diye. Evet, dedi dudaklarını büküp. Ben okulda çok üzüldüm. Ve sonra hayal dünyasından hikayeler uydurdu. O anlattıkça Meral'e bakıyordum ara ara. Meral'in kaşları kalkık, başını bi sağa bi sola çevirip gözlerimin içine bakıp, `uyduruyo anne` dedi. Zaten anlattıklarından belliydi uydurduğu ya.. Daha ilk haftalarda öğretmenlerinden biraz papara yemiş bizimki. 'Niye kızdı öğretmenin' sorumun cevabını alınca aslında hak vermedim değil oğluşuma. Öğretmenin kulağından girip, ağzından çıkmış diye kızmış öğretmeni. Tabi biraz da öğretmenin omuzlarından atlamış. O yüzden öğretmen kızmış. Bu kızılacak bi şey mi ki, di mi ya... Geçen baktım agulubakulu bla bla bi şeyler söylüyor habire. Meğersem İngilizce! konuşuyormuş. Gece uykusunda bi şeyler söylüyordu dinledim, yine İngilizce! konuşuyor. Muhtemelen Türkiye'deyken, azıcık İngilizcesini de unuttu ve geçen yılki kankaları -ikizler- bu yıl okulda yok. Yeni arkadaşlar ve dil mevzusu, şımarıklığıyla birleşince ortaya gıcık mı gıcık hareketler çıktı. Bunu da böyle bağladım işte. İnşallah yakında yoluna girer oğluşun dünyasında her şey.
Türkiye'deyken Harun her önüne glene "Sen Tüvkçe konusabiliyo musun?" diye soruyordu. İstanbul'daki ilk günlerden biriydi. Parktan geldiler babaannesiyle. Pek mutlu ve heyecanlı anlatıyordu "Anne pağkta bi çocuk vağdı, o Tüvkçe konuşuyodu! Hahhaa! :)".  Dondurma alıyoruz mesela, dondurmacı amcaya soruyor hemen "Sen Tüvkçe biliyo musun?". Böyle önüne gelene soruyordu yavrucak, sanki cennete düşmüş. He bi de baskalarıyla diyaloğa şöyle başlıyordu: " Senin adın ne? -ya da- Sen kimsin? Benim adım Haavun. Pavlayan demek. Senin anlamın ne? (Yani senin adının anlamı ne?)... Hele erkek kardeşimim müstakbel kayınpederiyle tanışacağımız gün... Adamcağız kapıdan içeri adımını attı, daha selamını tamamlamadan Harun atıldı amcanın önüne 'Sen kimsin, senin adın ne?..."


Meral unutmasın diye arada İngilizce konuşturmaya çalışıyordum ama hiç konuşmak istemedi, konuşmadı da tatil boyunca. Ama zorluk çektiğini düşünmüyorum okulda, inşallah öyledir. Öğretmenleri memnun Meral'den çok şükür. Aklı başında cimcimenin... Çok şükür... Türkiye'ye gitmeden okumayı öğrendi. Ailelerimize sürpriz yaptık. Gelirken de kitaplar aldık kendisinin seçtiği. Bi de Arapça okumayı bu döneme sıkıştırabiliriz inşallah. Cezimlere kadar geldik, kaldık. Aslında önce ona başlamıştık ama Türkçe'yi daha çabuk söktü küçükhanım. Yeni yeni kelimeler öğrendik geldik tabi Türkiye'den. Bilmiş bilmiş konuşmaları bi sınıf daha atladı hanımefendinin. Artık bazen sadece bakakalıyoruz cevap vermek yerine Meral'e. Her şeyin daha da farkında artık. Gözünden bi şey kaçmıyor ve de öyle geçiştirmeli cevaplar da onu kesmiyor. Mantıklı konuşacaksın yani. O da çok şımarıktı ama normale dönmesi uzun sürmedi gelince. Olsun, bazen zor gelse de hoşuma gidiyor aslında. Zaten senede bir bu kadar ilgi, sevgi görebiliyorlar. Hem yakınlarımız onları şımartma zevkini yaşasın, hem çocuklar... O da olsun...
Herkesi şimdiden özledik...
Güzel anılar koyduk yine valizlerimize, geldik işte. Çok şükür. Hayırlı bi takım işlere şahit olduk. Allah hepsini tamamına erdirsin en güzel şekilde. İnşallah tekrar teyze olacağım, tekrar yenge olacağım ve ilk ve tek defa görümce oluyorum. Tatlı mı tatlı bi kız kardeşim daha oluyor inşallah. Çok heyecanlı, çok güzel bi duygu bu. Kardeşimin kıymetlisi, artık bizim de kıymetlimiz... Rabbim bozmasın, hayırla tamamına erdirsin, birbirlerine hayırda yoldaş olsunlar duasıyla bıraktık onları da geride.


Ramazan'ın İstanbul havasını solumak da güzeldi, şükür... Bayramın coşkusu, kalabalığı, patırtısı, gürültüsü de bi başkaydı. Rabbim hepsine hayırlı, uzun, bereketli ömürler versin. Herkesten ganı ganı razı olsun... Şükür... Güzeldi.. İki, üç, hatta dört nesli bir arada görebilmek nasip oldu. Buralardan misafirlerimiz de vardı bi süre. Çocukları bırakamadığımdan sadece iki gün eşilik edebildim onlara. Az da olsa onların gözüyle de İstanbul'a bakma şansım oldu. Bi anne olarak İstanbul, daha farklı artık bende gerçi ya orası ayrı bi yara. Yeni şeyler öğrendim, her iki taraftan kuzenlerle birlikte olmak ayrı bi güzellikti. Bazı şeylerin farkına yeni vardım. Çocuk oldum yine annemin kucağında, nasihat dinledim yine babamın dizi dibinde. Kardeş-abla oldum yine deli dolu... Çok şükür güzeldi... ama kısa... Doymuyor insan işte, ötede sevdiklerimizle hep birlikte olabilmek dileğiyle...
Ve'sselam...













0 Yorum:

Yorum Gönder

 

©Copyright 2011 Demlikalem | ...