Oku!

Cumartesi, Mart 5 0 Yorum

Bilmediğim ne çok şey varmış  :)

Okunmayı bekleyen onlarca kitap dolapta sessiz sedasız bekliyor. 
Çocuklar oyun oynarken, bir yandan onlara eşlik etmeye, onlara göz kulak olmaya, bir yandan da kitap okumaya calisiyorum elden geldigince. İki cümle arasinda kızımın sorularına cevap verip, oğlumu ağzına bir şeyler atarken durdurmak, sonra tekrar sayfayı başa almak  kulağa hoş gelmese de bunu yaşamak çok güzel. Yaşayabildiğim için çok şükür...
Şu sralar dört kitap okumaya çalışıyorum. Esasında pek tasvip edilmeyen bir sey aynı anda bir kaç kitabı okumak lakin, okuduğum kitaplar roman, hikaye vs. türünden olmadiği için ben bir sakınca görmüyorum. Ara ara okudukça, ufacık notlar duşerim inşallah buraya da. 
İstanbul'un en çok özlediğim yanlarından biri de gidip kitapçılara, rafların arasinda dolaşa dolaşa, yeni kitapların kokusunu duya duya kitap seçmek... İnternetten verdiğimiz kitap siparişleri gelince, kutuyu açınca anlık da olsa o mutluluğu yaşayabiliyoruz ama yetmiyor işte... 
Burada da kitapçılar var elbette. Hatta kitap raflarının arasına veya bir köşeye yerleştirilen masa- sandalyelere oturup, kimse size dokunmadan, keyifle kitap okuma kaçamakları yapabilir, sonrasında kitabı yerine koyabilir veya isterseniz satın alabilirsiniz. Hatta o gün kitabı yerine bırakıp, sonraki gün gidip kaldığınız yerden okumaya devam edebilirsiniz. Maşallah insanları okurken görmek çok normal alelade bir şey. He evet o bakımdan dediğim gibi sistem fevkalade burda ama... Rafları gezerken bir Namık Kemal'in İntibah'ını göremezsiniz. Bi Peyami Safa'yı bulamazsınız. Veya bi Kalsik eserler rafında anlamını bilmeseniz de aşina olduğunuz kelime tamlamalarını göremezsiniz. Anlamını yabancı bir dil olduğundan dolayı bilmediğiniz kitap isimleriyle karşılaşırsınız. Kitap her yerde, her dilde güzeldir ama Türkçe olunca tadına doyum olmuyor bence.   
Bir de burada kütüphane sistemi harika. Bir kütüphaneye üye oldum. Bulunduğum eyaletteki bütün  kütüphanelerin kapısı bana açık şimdi. O kadar ki, A kütüphanesinden aldığım kitapları iade etmek için herhangi bir kütüphaneye gidebilirim. Hangisinin önünden geçiyorsam oradan kitap alıp, nerden aldığıma bakmaksızın yine hangisinin önünden geçiyorsam oraya iade edbilirim. Dahası, kitap iade etme kutuları var bilumum yerlerde. Bir tanesi de gittiğim İngilizce kursunun girişindeydi. Kitaplarını postaya atar gibi, kutuya bırakıveriyorsun iade etmek için. Yani kütüphaneye kadar gitmek zorunda bile değilsin. Şimdi diceksin ki, e benim de ayağıma kadar kitabı getirdiler de ben okumadım mı!! Kitap okumaya merakımız olsa, biz buradaki sisteme taş çıkartacak neler bulurduk neler, müthiş Türkiyemin müthiş zekalı insanları olarak... Dedim ya, ah bi isteseydik, merakımız olsaydı okumaya... Belki şimdilerde değişmiştir, yeni nesil bilinçli geliyor diyorlar... İnş. öyledir... inş.
Kitap deyince bir de havaalaninda geride bırakmak zorunda kaldığım kitaplar geliyor hep aklima, tebessüm ediyorum usulca. Hala uslanmadım zannımca...evet, geride bıraktığım ve en çok özlediğim şeylerin başında işte kitaplarım geliyor. Tabi hala benimseler, annem onları dağitmadıysa başkalarına. İşin bu kısmı ayri bir muamma, bu konuya hiç girmeyeyim şimdilik... 
Gençken, hayalini kurduğum bazı şeyler vardı. Biri de kendime ait cok istifadeli bir kütüphane oluşturmaktı. Raflarının rengini ve stilini bile hayal ederdim. Allah ömür vere de yaşlanınca da güzel bir kütüphaneye bağışlarım derdim. Tabi çocuklar ne yapar bu durumda o vakitler bunu düşünmemişim...  
Belki olur bir gün inş. ...

0 Yorum:

Yorum Gönder

 

©Copyright 2011 Demlikalem | ...