Sevgileri yarınlara bıraktınız. Çekingen, tutuk, saygılı. Bütün yakınlarınız sizi yanlış tanıdı. Bitmeyen işler yüzünden (siz öyle olsun istemezdiniz). Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi... Kalbinizi dolduran duygular kalbinizde kaldı. Siz geniş zamanlar umuyordunuz. Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek. Yılların telaşlarda bu kadar çabuk geçeceği aklınıza gelmezdi. Gizli bahçenizde açan çiçekler vardı. Gecelerde ve yalnız, vermeye az buldunuz. Yahut vakit olmadı. ...... Behçet Necatigil
Koşuşturmalı, heyecanlı, meraklı, düşünceli, anın sevinciyle gülerken bilinmezliğin endişesiyle ağlamaklı, hatta gözü yaşlı, kalbi pır pır atarlı, halka karışabilmiş olmanın mutluluğuyla ve yorgunluğuyla karmaşık ve nihayetinde -ki illaki- dualı bir haftanın nihayetinde, kendi kabuğuma çekilip, bir fincan çayın buğusunda, uçup giden haftayı düşündüm...
Sonra akıp giden ayları, geçtiğimiz yıl bu zamanları ve bir önceki yılı, derken yılları, annecimin dizi dibinde geçirdiğim - gerçi o, hiç evde durmazdın ki, der hep ama...- güzel yıllarımızı çayımın buğusuna yoldaş ettim. Alaska zamanlarında demlenirken bana eşlik eden Demlikalem'in kapısını tıklattım. Sanki her şey dün gibi, bıraktığım gibi bekliyordu. 'Yeni yayın' butonuna tıklasam, kaldığım yerden devam edecekmişim gibi ürktüm, garip oldum, hayıflandım, özlediğimi hissettim. Bir yandan da burada ve bu halimizde olduğumuza şükrettim. İşte böyle karma karışık haldeyken, düğümleri çözmek niyetiyle, biraz da yukarıdaki şiirin etkisinde, her dem dolup taşan, değişen, değiştiren duygularımı bir akvaryuma sığdırmaya çalışmak kabilinden olan, tavus kuşlu defterimin yarenliğinden Demlikalem'in sayfalarına geçiş yapmış bulundum birden. Hal böyle olunca da bir fincancık limonlu çay mühletince izin verdim kendime.
Göz açıp kapayıncaya kadar geçmiş aylar...
Geldik yeni memleketimize, yerleştik... Kendileri minicik, ama maşallah dilleri papuç kadar olan emanetlerimizden prenses olanı okula -pre-kindergarten- gidiyor artık. Efemiz de -korsan olanı mı demeliydim- abilik taslamaya başladı ablasına ve kendi başına bir devlet olma yolunda hızlı ve emin ve de bizi zaman zaman çıldırtan adımlarla ilerliyor. Babamız, kendi dünyasında uğraşıyor, koşuşturuyor, yazıyor, çiziyor, kendi dünyasının teneffüs aralarında kendini hatırlatıyor. Bizim çepçekirdek ailemizin annesi de düşünüp taşınırken her daim kendi içinde, geride kalan boşlukları doldurma gayretiyle soluklanıyor. Hayatına terapi gibi gelen annecinin ziyaretinin ardından, hasreti kat be kat artmış halde bir sonraki seferin yolunu gözlüyor. Bu aralar tekrar teyze olacağının heyecanıyla merakla ve duayla haber bekliyor. -İnşallah sağlıkla, bereketle, huzurla gelsin kızımız.- Ve çok şükrediyor, hamdediyor...
Üç-beş satıra sığan bu bir kaç aylık zaman gibi bir dünya dolusu hayat, 'geçmiş' etiketiyle raflara kaldırılırken, bütün meşguliyetlere ve zamansızlık bahanesine! rağmen, bi yerlerde, 'yine Bismillah' denilir, bir fincan çay demlenir. Çay demini alırken, kalemler kağıtlara kilitlenir. Her yudumla beraber alemler dile gelir. Pek çoğu kağıda düşmeden, çayın buharıyla uçuverir... Çay biter de kelam bitmezse, okkalı bir Türk kahvesi zamanı gelmiştir, zevkle pişirilir. Kahve fincanı takımı en az iki kişiliktir ya hep, Türk kahvesi yalnız içilmez. İçilse de lezzeti, kahveyle bereber ikram edilen dostlukla, muhabbetle ölçülmez. Bu yazı vesilesiyle de, inşallah, fırsatını buldukça, taze bir nefese yer açmak ümidiyle, bir fincan çay/kahve Demlik Alem'in misafirine, bir fincan da Ayşe'nin niyetine hâzır edilir. Değil mi ki; 'Gönül ne kahve ister, ne kahvehane/ Gönül muhabbet ister, kahve bahane.' ...
Noktalarken;
Her gün bir yerden göçmek ne iyi.
Her gün bir yere konmak ne güzel.
Bulanmadan donmadan akmak ne hoş.
Dünle beraber gitti cancağızım
Ne kadar söz varsa düne ait
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım...
Mevlana
10 Yorum:
Zil çalmadığı sürece zil değildir..
Şarkı söylenmedigi sürece şarkı değildir..
Sevgi, zaman, ömür.....
Bunları yerli yerince koymalı!...
Hele şu göçebelik yok mu.. Ne güzel bir hal..
Ne güzel yazmışsınız, ne iyi etmişsiniz de yazmışsınız. Çok şey düşündürdünüz. Bismillah dediyseniz yazmaya, gerisi de gelir inşaAllah..
"
Sevgileri yarınlara bıraktınız. Çekingen, tutuk, saygılı. Bütün yakınlarınız sizi yanlış tanıdı. Bitmeyen işler yüzünden (siz öyle olsun istemezdiniz). Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi... Kalbinizi dolduran duygular kalbinizde kaldı. Siz geniş zamanlar umuyordunuz. Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek. Yılların telaşlarda bu kadar çabuk geçeceği aklınıza gelmezdi. Gizli bahçenizde açan çiçekler vardı. Gecelerde ve yalnız, vermeye az buldunuz. Yahut vakit olmadı. ...... Behçet Necatigil
" ben bu girişe bittim ve çok hüzünlendim
Eywallah aileBiz, tesekkurler, sevgiler...
Bana tekrar yazdiran da bu cumleler oldu kismen Delim Annem, sevgiler, hurmetler...
Sevgileri yarına bırakmayı tercih etmediğiniz ve yeniden tüm sevgi ve içtenliğiniz ile demlikaleminizi kullanmaya başladığınıza çok sevindim...
Yeniden döndüğünüze çok sevindim.
Geç buldum çabuk kaybettim derken yazınızı gördüm , mutlu oldum
Noktalamaya bayıldım, zaten cok severim Mevlana' yı...
Sevgiler...
Allah sevinclerinize sevincler katsin dilerim, cok tesekkurler. Sevgiler..
Ben de sizi gordugume cok sevindim ne mutlu bana :) Cok tesekkurler, sevgiler can-i gonulden...
bende hep geniş zamanlar aradım hayatımda. artık yapmamaya çalışıyorum; öğrenmeye gayretliyim.
Hoşgeldin ! :)
Hosbuldum cok sukur :) Sergin hayirli olsun.
Yorum Gönder