BEN SENDEN GİTMEDEN

Cumartesi, Haziran 9 10 Yorum
Fotoğraftaki görüntü sizi yanıltmasın  hemen belirteyim ki, hayır hala kuzey ışıklarını göremedim. Hayırlısı... Akşam vakitlerinde - 23:35 sonrası- usulca gelen gri bulutlar göğü sarmadan, güneşin batışının muhteşem görüntüsünü yakalayayım dedim. İmsakiyede güneşin batışı için gösterilen saatten yaklaşık bir saat kadar sonrasında ancak hava biraz kapanıyor. Hatta uzunca bir süre, güneş ha battı ha batacak diye bekliyoruz....


 Bekliyoruuz... 


Gri bulutlar tamamiyle gökyüzünü kaplayınca ancak akşam olmuş moduna girebiliyoruz ki bu da aşağı yukarı 00:30 civarı oluyor. Anhorage'ın gecesi de kapkara değil, grimtrak...

Kuzey ışıkarını görebilme sevdasına, dönüp dolaşıp göğe bakıyor, ışıkların aktif olduğu vakitlerde gri bulutlarla karşılaşınca da  bir ah! çekiyordum. Ta ki, gri bulutlar da olmasa, uyuyamayacağımı farkedene kadar. Meğerse bu bulutlar da olmasa, gecenin aydınlığında penceremin kenarında kitap okuyabilirmişim. 

Bir önceki yazımda sitem ettim o kadar gri renge, bulanıklığa. Sonra da üzüldüm, ne de çok gevezelik ediyorum diye kızdım kendime. Hikmetini bilmediğin, anlayamadığın, alışılagelmişin -ki kendi alıştığının- dışında diye, cahil cesareti ağzını açma diye o kadar da dedim kendime. Ama nafile... İnsan, nisyandan gelirmiş ya. Yine konuşuyorum durmadan. Ama işte yüklü bulut misali biraz. Doluyor doluyor da bembeyaz bulutun rengi soluyor, soldukça, doldukça da karamsı grimsi bi renge dönüşüyor bulutlar. Ne zamanki salıyor içinde birikenleri, o vakit dağılıyor da yükten azade buharlaşıyor. Ve döngü devam ediyor. Yine çok uzattım...
Uykum var esasında, gözlerim acıyor, kitap okuyamıyorum, laptopun ekranının ışığı gözlerimi daha çok yoruyor, gözlerimi kapatıyorum, uyuyamasam da dinlendirmek istiyorum ama kapatınca da gözüme iğne batarcasına acı çekiyorum, çekiyorum da hala. Zaman zaman bu durum tekrar ediyor.  Bi de uyuyamamanın dışında, uyumak istemiyorum, sanki daha gün bitmedi, uyursam günü kaçıracağım, biraz daha durayım gibi bir psikoloji de var esasında etkisinde olduğum. Olur da bir şekilde sızabildiysem güçlükle uyumaya ikna olan çocuklarımın sağında, solunda, ayaklarının ucunda, ne mutlu bana. Şimdi sabaha kadar deliksiz bir uyku çekersin yanılgısına düşmeden hatırlatayım ki, birbiri ardına gelen geceyi de gündüzü de, aralarındaki zamanı da, güneşi de ayı da bir hesap üzerine var edenle randevular var arada. Haliyle 23:35'ten sonra akşamı eda edip, 01:03'ü bekliyorum. Yatsı vazifesinden sonra da saatin 02:55 olmasını bekliyorum. Akabinde sabah vazifesinden sonra, cuup baş yastığa düşüyor. Biri kerahat vakti mi dedi :) ... Zaten kısa bir süre içinde güneş tam olarak saatlere göre doğmamış gibi görünse de, esasında merhaba demeye başlıyor harika bir şölenle. Sonra da sabah oldu şimdi, gün başladı, uykum kaçtı deyip dememe tercihimi yapıyorum. Hafta sonuysa ve halihazırda başlamış olduğum bir işim varsa, 24 saatten fazla süredir uyuyamamış olarak yeni güne başlamış oluyorum. Bu ziyadesiyle, eşimin sabah erken gitmek zorunda olmadığı zamanlarda oluyor. Aksi durumda, uyumuş numarasına yatıyor, düşüncelere dalıyorum. Bir yerde uykuya bağlanır gözlerim diye dua ediyorum. Tabi bu arada süt içmek isteyen, tuvalete gitmek isteyen bıcırıkların hizmetini de unutmayayım. Beni en çok ürküten de, çocukların bir ihtiyaç için kalkıp, güneşi farkedip sabah olmuş moduna bürünüp, tekrar yatağa dönmeyi reddetmeleri. Böyle olunca gelmeyen uykum birden geliveriyor, ama ben uyuyacaktım diye dırdıra başlıyorum. Ay çok yoruldum yazarken. En iyisi uyku mühletini ikiye bölüp bir kısmını ikindiden sonra, kalanını da sabah vaktinden sonraya bıramak. Çocuklar için de, onlara saat kavramını öğretip, saat 9 oldu, panjurlar kapanır, güneş olsa da dışarıda çocuklar yatar'ı uygulamalı öğretmek.Çok şükür bu saat kavramını azıcık da olsa Meral'in anlayabilmesi iyi oldu. Şimdi saat kaç, ne yapmamız gerekiyor diye soruyor ve fazla direnmiyor. Tabi arada çılgınlıklar olsa da idare ediyoruz şimdilik. Mesela dün gece 4'te uyanan kızımız, sabah 7'de bitkin düşüp ancak uyuyabildi tekrar. Burası Alaska, gece olunca da güneş var burda diyorum, Florida'ya gidince inşallah orada ay'ı ve yıldızları görebileceğiz. İnşallah diyor o da...
Alaska'da yaşayacak olsaydık, uzun gündüzler için odaların jaluzilerini ışık geçirmeyen cinsinden olanlardan alıp, otellerdeki perdeler gibi perdelerden almayı, uzun geceler için de evin özellikle de mutfağın ve salonun ışık düzenini bol spot lambalı bir hale getirmeyi planlıyordum. Bahsetmişimdir, gecelerin uzun olduğu vakitlerde depresyona girmemk için gündüz aydınlığı hissi veren diyeyim, nasıl tarif edeyim bilemedim, o lambalardan ediniyor burada insanlar, özellikle sabah kalakabilmek için. Fakat en fazla yarım saat kullanılması uygun görülüyormuş. Önce bir niyetlendik benim dellenme dönemlerimde, sonra dedim benim ayarım pek belli olmaz, kalsın şimdilik. Eğer burada devam edeceksek, zaten uyum sağlamaya baştan çalışmak lazımdı. Düşünüyorum da özleyecek miyim acaba... Özlerim büyük ihtimalle, özlerim...
Genelde bir ayrılma söz konusuysa, ayrılan ben de olsam, bir başkası da gitse benden, ayrılık hali olana kadar, hiç bir şey yokmuş gibi davranırım. Ne zaman ki kapıdan çıkılır, ne zman ki son defa eller sallanır,  ben ancak o vakit derim ki, gidiyorum ya da gidiyor... Amerika'ya ilk  geldiğim zaman havaalanında hiç ağlamamıştım. Gerçi pek kimse de ağlamamıştı sanırım son dakikaya kadar, düğünümüzden bir sonraki gün yola koyulduğumuzdan kimse hala düğün dernek telaşesini atamamıştı herhalde üzerinden. Annem ağladı ama herhalde mutluluktandı onunki. Bu kız zaten durmayacak gidecekti bi yerlere, bari eşiyle gidiyor şimdi diye mutluydu herhalde. Ne zaman  ki uçağın kapısına dayandık, sıramızı beklerken geriye baktım, kimsecikler yok bizden... Ancak farkettim ki, yanımda eşim dediğim biri var ve ben gidiyorum. Almanya üzerinden aktarmalı gitmiştik. O zamanlar tek uçuş da yoktu Amerika'nın doğu taraflarına. Almanya'daki aktarmaya kadar ağlamıştım. Susturamıyordum kendimi. Nevada'dan ayrılırken de öyle. Kimse beni en son ağlar vaziyette hatırlamasın istemiştim. Taşınma ve çocuk telaşı da olunca zaten yine uçağa yerleşip de konumumu idrak edene kadar tutmuştum kendimi. İlk arabamızı sattığımızda, araba gözden kaybolana kadar arabamıza el sallamış, göz yaşı dökmüştüm ardından. İlk evimizden taşındığımızda da bir kaç mektup yazmıştım evimize. Taşınma döneminde de hellallik istemek amacıyla yazmıştım bi mektup... B-2001'e... Eşime göre doğup büyüdüğüm yerlerin, ailemin, arkadaşlarımın, Süleymaniye'nin bahçesinin, ezan sesinin, Fatih semtinin, 127 otobüsünün, boğazın, İstanbul'umun hasreti ve yalnızlığın, doğum sonrası depresyonu denilen şeyin neticesi idi hallerim. Ama bilmiyordu ki ben hep böyleydim... 


Sevgili Anchorage, gecen de gündüzün de, yağmurun da kar'ın da, rüzgarın da soğuğun da, moose'ların da ayıların da, dağların da okyanusun da başta bana soğuk gelen insanların da birer ayet değil misiniz... Seni layıkıyla okuyamadım, satır aralarındaki zenginlikleri göremedim de, yazının şekline, rengine takıldım. Sayfalarından ilmek ilmek akan manaları anlamadan, pek de anlamaya çalışmadan, bi göz gezdiriverdim. Tamamdır dedim çok bilmişçesine. Sen usulca fısıldadın da, yeri geldi haykırdın da... Ama ben ukalalık yaptım çoğunlukla...
Seni layıkıyla okuyup anlayamadım, bunu şimdi söylüyorum. Havalanırken semalarında -Allah'ın izniyle, hayırlısıyla- artık çok geç demek istemiyorum bu sefer. Pişmanlık çeteleme hüznümün mührünü vururken, yine senin kucağında özrümü, seni ve bizi var edip, bizi sende buluşturana da şükürlerimi, hamdimi arzediyorum...  
Yine gevezelik ettim bir sürü...
Vesselam...




10 Yorum:

  • gunlukcugum dedi ki...

    Yazini hislenerek okudum( ayni bende dugunun ertesi gunu amerikaya geldim!dun gibi AMA 8 yil bitmek uzere!insaallah en kisa zamanda kuzey isiklarinida gorursunuz...merakla bekliyorum bende

  • ice tea dedi ki...

    bende evlendikden sonra gurbete gittim ilk geldigimde alisma asamasindan,kosusturmadan pek anlamadim ama ne zaman tatile gittim geldim Tr 'ye "dankk" etti bende gurbet =)
    ayrica Istanbul Fatih demissiniz ayni mekandandan goc etmis sayiliriz en guzel yillarim benim orada gecdi diyebilirim bir baska guzeldir fatih.

  • Demlikalem dedi ki...

    :) Hislerimi paylastigin icin tesekkurler gunlukcugum. Sevgiler...

  • Demlikalem dedi ki...

    Yaa, ben Tr'ye gidip dondukten sonra daha bi adapte oldum, cunku saniyordum ki ben yokum diiye herkesin hayati durdu. Oyle degilmis onu gordum, iyi de oldu :)Fatih'te dogmusum ben, baskadir bende yeri. Sevgiler ice tea...

  • fattosh dedi ki...

    Hepimizin ortak noktasi evlenip buraya gelmek ..bende dugunden 3 gun sonra gelmistim ve ayni senin gibi hic aglamadim 3 Ay sonra agbimin dugunu icin trye gittigim de havalaninda ailemi gorunce cok fazla aglamistim kalbim yerinden cikacak sandim etraftaki insanlar uzuuun yillar gurbetteyim zannetmisti o ani hatirlamak bile gozumu nemlendirdi..
    Alaska Cok farkli bir yasam tecrubesi olucak belliki ..
    Uykunun kactigi halleriniz bende de oluyor zaman zaman

  • deeptone dedi ki...

    kuzey ışıkları avrupada da var haliyle ve hiç göremedim.
    ah ne kadar merak ederim ben de.
    :)
    fotolar özellikle ilki sahiden de müthiş.
    :)
    ve ancoraja seslendiğin paragraf bilgece olmuş.
    :)

  • New York'tan dedi ki...

    Cogumuzun yasadigi olaylar silsilesi, evlenirsin ama dugun telasindan valzi hazirlamaktan anlamazsin gurbete gidecegini, annem hala der sen hic aglamadin evlenirken diye diyemiyorum ki evlilik ne ki taa gidecegim Amerika'ya siz beni uzgun gormeyin diye aglamadim hic diye :)

  • Demlikalem dedi ki...

    Fattosh, O vakitler bende de her hatirlandiginda nemlendiriyor gozleri. Alaska da yasandi, gecti iste. Insan kus misali. Sevgiler...

  • Demlikalem dedi ki...

    Bol gulucuklu yorum icin de ben tesekkur ederim :)

  • Demlikalem dedi ki...

    :) Aynen oyle, hatirladikca o gunlerimi, leyla leyla hallerimi huzunle karisik guluyorum...

Yorum Gönder

 

©Copyright 2011 Demlikalem | ...