YILIN BU VAKİTLERİNDE ALASKA...

Salı, Eylül 27 2 Yorum
Dersleştiğimiz Erica'ya yılın bu zamanlarında neler yapıyorsunuz diye sordum. Bu mevsimde ağaçların renk renk tonlarını! görmek için bir kaç park önerdi. Buraların sonbaharının kısa sürdüğünden bahsetti. Biz Ağustos'un 7'sinden beri buradayız ve hep sonbahardı diye düşünüyorduk halbuki. Biz ders çalışırken eşim çocukları bir-iki yere götürdü. Bu arada nihayet okyanusa inebileceğimiz bir yer bulduğunu müjdeledi. 
Pazar günü, çocukların nezleleri tam olarak geçmediği için, üstüne Haruncum öksürmeye başladığından, bir babyshower vesilesiyle burada yaşayan bazı Türk hanımlarıyla  tanışma fırsatını kaçırmış oldum. Hava güneşliydi. Evde durasım da hiç yoktu. Hele de Pazar Pazar hoplayıp zıplamasınlar diye çocuklara zebanilik yapasım hiç yoktu. Önce bir iki manzaralı yere sonra da Babiesrus'a gidip oyuncaklarla oynadık. Parka gitsek zaten hala hastalar terleyecekler, kapalı oyun alanına gitsek, çocuklarla içiçe olacaklar diye Babiesrus'ı seçtim. Park yerlerine giderken Haruncuk uyuduğu için iyi oldu onun adına ama nöbetleşe ve kısa süreli olarak bakındık etrafa. Tadımlık oldu ama keşfetmiş olduk şimdilik.

Bu resim başlı başına bir yazı konusu... to-be cont.

Ben en çok ikinci yeri sevdim. Çok huzur vericiydi. 
Buralar güzel güzel olmasına ama, göz gezdirince etrafa şöyle bi, Reno'nun sarı dağları arasında kendimi akvaryumda gibi hisseettiğim zamanları anımsadım. Sadece göğü seyrederken içim genişliyordu. Şimdi de baktım; ardımda koca koca heybetiyle tepeleri karlı dağlar, önümde de ucu bucağı görünmeyen, bir noktadan sonra da zaten göğe karışan okyanus... İstanbul'a iki yıl aradan sonraki gidişimde, doğup büyüdüğüm şehir bana öyle yabancı gelmişti ki, nefes alamadağımı bile düşünüp kendime şaşmıştım. Maşuğunun şaşı olduğunu fısıldayıveren aşık gibi... 
Bazen öyle oluyorum, yere de göğe de sığdıramıyorum... Neyi!? 
... .... ... 

Ya şöyle fincanımı elime alasım, koltuğa şööyle bir yerleşesim, kahvemi içe içe konuşasım var...
Saat gecenin dört buçuğu... 

... 

Anchorage'da böyle levhaları sıkça görebilirsiniz. 


Arabamızın mübarek anteni...

Gel-git sebebiyle denizdeki çekilme aşikar.
İşte Anchorage'ın şehir merkezinin görüntüsü...

Adaya uçan motorcuk ve ada... İsmini bilmiyorum... Şimdilik.


Yapraklar dökülmeye başlamış.



Resimler de ya mavi ya yeşil değil mi...
Boyacı ne güzel boyamış... 
Yer & Gök

Ben burayı sevdim daha ziyade. Havası da çok hoştu. 


Hep böyle bi fotoğraf çekmek istemişimdir.  Tam istediğim gibi değil ama ...



Arabamızın mübarek anteni daha net.

Soldaki kırmızı agaç.
Şu anda pek bi ruhsuzum. Resimlerin açıklamalarına açıklama olsun...

Yine soldaki ağaç... Anladın sen onu...

Evimizim yolu. Karşıdaki dağa doğru devam...


Güneş, ne iyi ettin de geldin... 

Yol, ağaçlar, arabalar, Anchorage, yer, gök... Arabamızın anteni niye çıkmamış! 

Yeni bir kitaba başladım....
Sustum, uyumaya gidiyorum...

2 Yorum:

  • Demlikalem dedi ki...

    Yazin cok guzeldi buralar. Kar yagmaya baslayinca iki gun icinde farkli bir memlekette yasiyoruz sandik kendimizi. Sanki ayni yerde farkli iki ulke oluyor burasi. Yolunuz duserse keyifle agirlamak isteriz, haberiniz ola...

Yorum Gönder

 

©Copyright 2011 Demlikalem | ...